onu gördüm, uzaktaydı. aslında bi yerde otururken etrafa bakan biri bile değilim, arkama dönüp bakmışım nedense öyle, onu gördüm. benzetmiş olmayı istedim. durdu, çantasına elindeki notları tıkıştırıyordu. neden orda olduğunu anlamadım, evine tersti, bi yere mi gidiyordu? tramvay geldi. onunla aramda durdu. acaba gelecek mi diye düşündüm, birazdan arkadaşımın doğum gününü filan kutlayacaktık, tek bi kişi için ortamdaki samimi olmadığın diğer bütün insanlara karşı iyi olma çabası.. aslında onunla da samimi sayılmayız ama o ne yaparsa yapsın ona karşı iyi olmak beni yormuyor. yorucu olan sadece bu düşünce, sanırım. kalktım, sigaramı söndürdüm. tramvay hareket ediyordu, içeri girene kadar, yani yaklaşık on adımdan bahsediyoruz, dört defa arkama dönüp baktım.. yoktu, gitmişti, dikkatsizdim ya da sadece benzetmiştim..
yaptığım hiçbi şeyin bi anlamı yok aslında kimse için, bulunduğum yerler, kalpler, ne biliyim işte, en yakın arkadaşımın doğum günü, ya da onun canı sıkkınken sarılmam hani.. hangisi gerçekten özel, hangisi vazgeçilemez ve hiç unutulmayacak? belki şu an biraz acımasız olabilirim, kalbim kırıkken huyumdur abartıyorumdur, bilmiyorum belki yarın böyle hissetmeyeceğim.. ama bugün bunu düşündüm: hayatında vazgeçemeyeceğin tek bi kişi olabilir, ona da aşıksındır. birilerinin hayatında hep geri kalanlardansan eğer, teferruatsındır. daha kötüsü, insanları sevmek için binbir takla atarken vazgeçemeyeceğin kimse yoksa hayatında, harcanmışsındır..