28 Temmuz 2010 Çarşamba

günaydın.

geçen gün izlediğim filmde, kadın
yani aşık olduğu adam uğruna kadın olmuş bir kadın
-burası biraz karışık-
her şeye rağmen, onu hala seviyor musun? sorusunun cevabına
evet, diyordu. onu hala seviyorum
ben onun yaratığıyım.
söz konusu adamın piçin önde gideni olması bir yana
vereceğini bildiğim
ama vermesini en son isteyeceğim cevaptı bu.
sonra ben de "her şeye rağmen"in anlamını düşündüm.
kocaman bir "her şey" orda duruyor.
hayır; sadece durmuyor, içinde fırtınalar koparıyor, denizlerini taşırıyor
gördüğün en sahici kıyamet kısacası.
hem de muhtemelen o bunları tahmin bile etmemişken oluyor hepsi.
umursamamışken
"cahil melekler" gibi aslında, farkında olmadan dokunduğu hayatları değiştiren,
ama onun şeytani versiyonu.
senin binbir zahmetle koruduğun azıcık iyimserliğin var ya,
ondan fütursuzca kocaman bir ısırık alıyor o;
biraz çiğnedikten sonra hepsini tükürecek halbuki.
işte "her şeye rağmen"in sakladıkları.
sevmek, tehlikeli bir şey
küpüne zarar cinsten hani.
ne zaman başladığını kestirmek zor,
bitiş noktasıysa hepten kayıp
geçmişin silinemeyecek tek kısmı belki sevmek.
çünkü fırtınanın ortasında o toz bulutunun arkasına baktığında bile,
göremesen de, aslında bilirsin
ne söylersen söyle, her şeye rağmen
şimdiye dek sevdiğin herkesi sevmeye devam edeceksin.
yerine kimseyi koyamayacaksın
ve bu yüzden hep acı çekeceksin.
üstelik, bil bakalım ne, bunun için kimseyi suçlayamazsın da.
hepsini sen omuzlamak zorundasın.
belki izlediğin tuhaf bir fransız filmini suçlarsın, sana hatırlattıkları için, o kadar
gerisi içini parçalara böler, sık sık aklını kaçırırsın,
düşündükçe cam kırıkları kusarsın.

20 Temmuz 2010 Salı

Biliyorum suçluyum razıyım cezama
Çalmadım öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım
Na'aptım biliyor musunuz Reis Bey
Tuttum insanları sevdim.

17 Temmuz 2010 Cumartesi

kırmızı ojelerimi sürdüm. bir filmim var, kocaman adamla küçük kızın aşkını anlatan. dünyanın en güzel şarkısını dinliyorum şu an. ben kendimi bildim bileli mutsuzum, sorun değil. bugün her şeyin, herkesin, unutulduğunu konuştuk. bunu hep biliriz. geciktirmek isteriz ki, anlamlı olsun yaşadıklarımız. gerçekler soğuk değil; ılık, biraz da ıslak... hepsine dayanılıyor. zaman geçtikçe, biraz kuruyor. bir kez daha söylemeliyim, her şey unutuluyor. güzel şeyler de oluyor tabii. onları hatırlamak, hayattaki en büyük molamız bazen. yine güzel şeyler olacak. bir ihtimal, giderken acıtacak, diğer ihtimaliyse bilmiyorum. gerçekten özgür hissetseydim kararlarım nasıl, ne kadar değişirdi merak ediyorum. keşke bir sigaram olsaydı. biliyor musun, şu an, 17 temmuz cumartesi saat 1i 20 geçe, her türlü çılgınlığı yapmaya hazırım, yeter ki biri bana benimle gel desin. sanırım kafam güzel biraz. sabah olduğunda korkmaya devam edeceğim. bir de özlemeye. ama artık faydası yok. artık kimseyi suçlamıyorum hiçbir şey için. sadece, bazı şeyleri düzeltmeye çalışmak saçma. bazı şeyler düzelmez. zaman geçer. unuturuz. unutup iyi olacağız yine. arada bir hatırlayıp iç çekeriz belki, o kadar.