30 Aralık 2014 Salı

sana asik oldugumu anladigimda gozlerimden birkac damla dusmustu. ustelik oyle sacma bir andi ki saskinliktan konusamamistim. gordun mu bilmiyorum, ama bir sey demedin. uygunsuz bir durumdaydik sanirim. zaten biz uygunsuz durumlar yarismasinin su goturmez kazananiydik. sonra radyoda 'save the last dance for me' calmisti. sonra benim gitmem gerekmisti. o gece uyumak icin gozlerimi kapattigimda iste oldu, demistim icimden. ona asigim.

bir baska aksam, bundan tam bir yil ve bir gun oncesi, sen gittin diye cok agladim. guvensizdim, korkuyordum, korkudan aklimi yitiriyordum. boyle yaparsan gidemem, dedigin icin sana soyleyememistim. gitme, demek istemistim. cok kotuyum, gitme. bir dakika bile ayrilma yanimdan. birakalim tren kacsin, sen simdi gitme nolur. sarilip uzaklastin. ben arkandan bakakaldim. bir banka oturdum ve tek basima aglamayayim diye aklima gelen ilk kisiyi arayip telefonda agladim. galiba o gun ilk kez sezmistim, bogazimda durmasina alistigim bu yumruyu.

11 Aralık 2014 Perşembe

mutsuz hikayeler ve sonundaki
buyuk ve gururlu yalnizliklardan filan baska zaman bahsedelim.
cunku bugun odam yerin birkac kat altinda
ve gozunu dikmis bana bakiyor yine,
o.
paltona sikica sarilip yururken
"usumesin" diye ic cektiren.
bin parcaya bolup
biniyle de ozleten.
bilmem bir gun iyilesir mi yer altindaki asiklar
belki de ask cogalir hala, yerin altinda
bakisiyla birlikte cogalir, elleri degisir yavasca,
ya sesi? –sesi ayni mi kalsa.
bugun aklimdan dehset pariltilariyla gecen kucuk bir cumleyi sakladim
bir gun iflah olursam, bulamayacagim
cikar da gelirse, kulagina fisildayacagim.

9 Aralık 2014 Salı

bi sey dicektim ama simdi birden anlamini kaybetti.

28 Kasım 2014 Cuma

her sey yerli yerinde sanki bak. sicak ve guvenli evinde oturmus, hava yastiklariyla cevrelenmis bir gercekligin icinde hayatin butun tehlikelerinden uzaktasin. gozlerin daliyor sik sik ama fark edince hizla toparliyorsun durumu. beynini bir seylerle erittigin surece, huzurlusun. derslerle, hayatindaki kucuk bir degisiklikle, bazen gozyaslari icinde seyredecegin aptal bir diziyle. erisin o birak, geriye tek bir ani kalmasin. eskisi gibi gecmissiz ve geleceksiz ol: ikisine de anlamlar yukleme. yeni, sonsuz bir simdi gibi, hiclikte huzur buldun yine. telefonuna bakmadan uyudugun aksamlarda huzur buldun. ozlemissin de biraz insansizligi. onlardan biri olmadigini hissettigin her an o kucuk kalp sikismasiyla beraber biraz da sukran duydun. size gerek yok. size gerek yok. uzulecek bir sey yok. her an mi kanamaya hazir yaralarin? unut ezberlediklerini, degistin sen. ne gurur, ne hayalkirikligindan. insanin icindeki rengarenk, devasa coplugu gordugun gunde degistin sen.

19 Kasım 2014 Çarşamba

unutmadim: her zaman daha kotusu vardir.
hem sana da boylesi yakisir.
yolumdayim.
butun bunlar sona erdiginde,
sanirim birazcik guclu olacagim.

15 Kasım 2014 Cumartesi

allahla bugun de konusamayacaksak ne zaman konusacagiz ki. varligi bilmecesinden de bagimsiz. allahla konusmak istiyorum. olumun oldugu dunyada, olum bu kadar aciyken, neden bu kadar aci cekiyorum. neden allahim.

10 Kasım 2014 Pazartesi

son birkac gunku dengesizligim bana gore aciklanabilir gibi degil gercekten. basim agriyor ve su an anlatmak da anlamsiz geliyor. ama deneyeyim.. dun gun boyu cok neseliydim, hatta bunu fark ettikce daha da cok sevindim (bu cok sik olmuyor, ama oldugunda, cok guzel bi sey, katlana katlana buyuyor cunku), sonra yedi dakikalik eve donus yolumda nev'den 'zor' caldi radyoda ve bogazim dugumlendi. bayildigim bi sarki oldugundan degil, uzun zamandir dinlememisim, dokundu ne biliyim. ilk e.'yle dinlemistim o sarkiyi, onlarin evinde, cok kucuktuk. ne guzel sarki demis ve birbirimizi onaylamistik, sarkidaki 19 yas'in bize cok uzak oldugunu hissetmistik, belki sadece ben hissetmistim.. simdi de bir o kadar uzagiz o yasa! ustelik hayatin getirdiklerine bak, oynadigi kucuk oyunlara, sonra arsizca goz kirpislarina. nasil eglenceli bir sacmalik. ama sarkinin hala ayni yerini seviyorum cok sey degisse de. kapatmadim radyoyu. gozlerim doldu ama dinledim sonuna kadar. neyse tamam. bugun de, gun boyu dusunmemem gereken bir seyi dusunmemeyi kendime hatirlatmam gerekti. dusunmemeyi hatirlamak evet. insan isteyince her seyi yapiyormus hakkaten! (yine de iyi ki insanlar onlara bakar veya dinlerken gercekte aklimizdan gecen seyleri goremiyorlar. o sekilde evrilmedigimiz icin rastgelelik tanrisina mutesekkirim.) bir suredir fark ediyorum ki hayatin %90'i algi ve motivasyon. nerdeyse her seyi bu temele oturtabiliriz, dusunsene bir. bu aralar buna cok kafa yoruyorum ve iyi geliyor. neyse, ben dusunmemeyi hatirladiktan sonra, yine super gidiyorduk ki bu sefer o hayat benim izlerken aglamaya basladim. evet o igrenc ayrilik sahneleri beni mahvetti. belki kendime ait bir tane olmadigi icindir, of, belki yorgunluktandir, eve geldigimde kol kaslarimda fasikulasyonlar oluyordu bildigin, belki beynimde de birtakim hareketlenmeler yasanmistir. umarim oyledir. uyuyim en iyisi.

mesela kafamiza monte edilmis ufak bir ekran olsaydi ve bugun tam da supraventrikuler tasikardilerden bahsedildigi esnada orda su cumle yazsaydi? 'cagirmaman iyi, cagirsan yine gelirdim.'

nayt nayt.

8 Kasım 2014 Cumartesi

6 Kasım 2014 Perşembe

bu aksam yine turkce pop tarafindan esir alindim.
kayboluyorsun insanlar arasinda
herkeslesiyorsun ne garip, sesindeki renkleri de bilmesem
sahiden var oluyor musun
anlasilir sey degil
gozlerimi kapiyorum
kalabalik bir fotografta ariyorum seni
gulumsemen siliklesmis
bulup bulup kaybediyorum

29 Ekim 2014 Çarşamba

bazen bir seyi gereginden fazla dusundugunde, zaman kavramini kaybediyor insan, biri gelip hatirlatincaya kadar. bende de oyle oldu. saymak istemedim, saymadim aylari. her gun bir gorevmis gibi tekrar kanattim orayi. kabuk tutmasin, iyilesmesin diye. iyilesirse beklenmeyecekti cunku artik. onun actigi yaranin onsuz iyilesebildigi kanitlanmis olacakti. -hayatin gercegiydi bunlar. niye abartiyorduk canim bu kadar?- hani herkesin bildigi, olum gibi bir sey olacak, ama kimse olmeyecekti. sureci geciktirmekti benim yaptigim. olum gibi olan seyi ertelemek. ama felaketi surekli taze ve diri tutmak: yasasin mazosizm! ama nicin? nicin vazgecmemek gercekten? boylesine tutunmak coktan tarihe gomulmus ihtimallere. hayat neden sahici insanlara hic acimiyor. ve ne kadar derinse o kadar kotu bitiyor. her kucuk naifliginiz icin korkunc cezalar cekiliyor. ve bazi hayalleriniz cok pahaliya patliyor.

bazen cevremdeki insanlarin ne kadar degistigini, artik baskalarina gulumsedigimi fark edip sasiriyorum. naber diyor, neler yaptin, hatirliyorum ki surekli zaman degismis yine, degisiyor. bazen ama, azimsanmayacak bir siklikla hem de, dayanamayip yine kanatiyorum yarayi. daha ne kadar surecek bu boyle bilmiyorum. hala cok zor geliyor. anlatamiyorum, gelip bogazimin dugumune oturuyor. yapilmasi gerekeni yapmis olmak insani rahatlatmiyor. cunku cok gec kalindi. bunlari dusunmek icin bile oyle gec ki. ama zaman kayip ve simdiler sonsuz yine, cok uzak bir zamandaki gibi ama hic hayal edemeyecegim bir sekilde. sen orda bensiz gulumserken. icim aciyor ama sucu ustlenecek kimse yok. koseye sikismisligim, caresizligim, sensizligim her seyi tekrar tekrar ustlendi, bir tek bu haric, icim aciyor.
icim acidi. bu da son olsun mu.
ki burayi da bi gun yok etmek lazim.

26 Ekim 2014 Pazar

131212 0252

"mutsuzluk, seni icine ceken bir karadelik gibi sanki" demisti bana. mutsuzluk aslinda daha cok, bir tumore benziyor. hayatimin herhangi bir yerinden baslayip her yerine sicrayan, yayilan, sonunda nereye baksam onu gordugum, yapis yapis, simsiyah, kocaman bir tumor mutsuzluk. ben temizlemeye calistikca, her yere bulasiyor sanki. ellerime bulasiyor once, gozlerime, dudaklarima, beni ele geciriyor. sonra benden bagimsizlasip odama, giysilerime bile bulasiyor. her yerde mutsuzluk tumorleri. bir hastalik bu. bazen benden once gidiyor gidecegim yerlere. yururken bir sokagin basinda onunla karsilasiyorum. boyle olmayacak.

sorularina cevaplar istiyor o. ben sorulardan korkup onlari gecistirmez ve gercek cevaplari bulursam, o zaman kuculecek hepsi.




ve insanin bir tumorle yasamaya calismasi kolaycilik degildir.
cikolatali sut iciyorum. mmh cikolatali sut icerken hayat biraz daha guzel.

22 Ekim 2014 Çarşamba

+ya boyle yapmamaliyiz hafta bitcek nerdeyse yarin bk'yi bitiriyorum tamam hizli hizli gecicem
–tamam artik bugun sondu alisma sureci falan yarin yardirmaliyiz
+yardirmazsak serefsiziz
–duzsunler bizi

idealizmin de, o igrenc tutulup kalmalarin da gozu kor olsun, 3. sinavimiza hazirlanirken motive olma seklimiz biraz deyisiklesti galiba. :(

20 Ekim 2014 Pazartesi

yine her sey cok anlamsiz gorunmeye basladi. iki haftada coktu yalnizlik. bugun kutuphaneye gidemedim, tek basima napicam orda dusuncesinden biraz da. eskisehir'de tanidigim kimse kalmadi gibi bi sey. haftasonu dersaneye gittigim icin bikac insan goruyorum ama haftaicleri cok sikiliyorum o yuzden. oglen yemek yeme olayi tam bi iskence mesela ve bu oyle uzun suredir basima bela ki. ya hic sevmedigim meselik cafe'nin kalabaligi/ugultusu icinde kendime bi yer bulup tek basima oturuyorum ya da okul civarinda bi yerlere gidiyorum. cok sikici.. aksamlari da genelde kendimi evde yemegimi yiyip calisirim diye kandirip eve yollaniyorum ama evde calisamiyorum. bu isi nasil cozucez bilmem. kis da geliyo, oyle zirt pirt istedigim yere de gidemem aralarda. bakalim artik. sonra yemek yemeyi sevmiyorum diyince sasiriyolar.. siz olsaniz anorexia olmustunuz coktan.

bugunlerde kisi sevmedigimi hatirladim. hatta neden sevmedigimi de; sabahlari yataga yapismalarimi, her daim biraz daha fazla telasli oluslarimi ve ellerimin her telaslandigimda biraz daha fazla terleyisini. benim mevsimim sonbahar zaten. ama agustos sonlari, eylul.. sonrasi iih.. hem surekli usuyorum, neyle isiniyim. insan olmadigi kesin, belki fikirler.

.

hayatta cogu sey algiyla alakali, sizce de oyle diil mi? mesela simdi bana yine her sey tepetaklak gozukucek, oyle olmasa bile, sevdigim insanlardan uzakta, anlasilamamis ve yalniz birakilmis biri oldugumu hissedicem, cunku olaylarin yalniz bu yonunu gorucem.. iste bunu engellemeyi bi turlu beceremiyorum hala.. tek istedigim yakinlik ve samimiyetken isler nasil bu noktaya gelebiliyor, beni cok iyi tanidigini dusundugum bir insanin "orada dur," demesine neden olacak ne yapiyorum hic anlamiyorum. ben yine herkesin kendime soracagimi bildigi soruyu sorarim kendime konu onlar icin coktan degismisken: gercekten bu kadar boktan biri olabilir miyim? hayir yani o kadari mumkun diil de galiba. samimiyetsiz iliskiler en temizi. sifir sorumluluk. gerektigince yakinlik. ya da daha da iyisi hic iliski. zaten yakinda nirvanaya ulasicam sanirim. yine cok canim yaniyor. oyle yaniyor ki ben yarin temiz bi baslangic yapayim derken mesela haftanin butun gunlerine sicriyor izleri. sonra ugras dur. uzulmeye vaktim olsa dibine kadar uzulur bununla bi seyler yapardim, gitarimi yalan yanlis tingirdatmaya baslar ya da biraz kaliteli seyler yazardim. ama ancak bu kadarina var iste. off, cok karardik yine dimi. neyse siktir et.

ailem (ve onlarin sagladigi maddi/manevi imkanlar) disinda sansli oldugum bi konu var mi hayatta, su an gercekten bilmiyorum. eskiden zekama guvenir, onun icin sukrederdim.. oyle sacma seylere bulastim, oyle yanlis kararlar aldim ve aklimi yanlis kararlarimin sonuclariyla oyle kirlettim ki hala o kadar akilli miyim sorusunun cevabini verebilecek biri yok.

neyse, yine kotu seylerden bahsettim, sanki ilk defa yalniz kaliyorum, diil. tatliya baglayamasam da toparliyim, cunku bunlar hep fasafiso aslinda. guclu olmak lazim, sizi bilmem, benim gucsuz olma luksum hic yok, baya da gelistigimi saniyorum bu konuda her seye ragmen. bak sana hayatimin donemsel tanimini yapiyim; dumduz bi cizgi, ve sonuna dek oyle kararli ki yolundan hic sapmamis, hem de gereklilikten diil sadece oyle istediginden. once o cizginin disinda hayaller kurulmakla yetinilmis. sonra sen sag ben selamet.
gizlenmis arabeski severiz biz. minimal yasamayi hayal ederiz hep, ama gorunurdeki basitligin biraz derinine indigimizde, orda bolca duygu gormeyi bekleriz. surekli degil belki, ama illa ki orda olduklarini bilmek isteriz. sacma sevgi sozcuklerimize, alaylarimiza anlam katsinlar. aptal kosturmacalarla gecen tatsiz gunlerde bile yasamaya deger olan seyleri hatirlatsinlar diye.

18 Ekim 2014 Cumartesi

"aşk denilen şey sadece bir şaşkınlık anı, ona mal edilen acıdan ise tamamen hayalgücümüz sorumlu."

bunu diyen 2009 seyda'si.. (aferin yaa. o zamanlar aglak kiz edebiyati parcalamiyomusum.)

17 Ekim 2014 Cuma

eyes wide shut

o gunden sonra ikisi de ayni sarkilari dinlerken birbirini dusundu. ikisi de bunu fark eder etmez kafalarindaki dusunceleri hizla kovdu. (aslinda ortak anlamlar yukledikleri cok fazla sarki yoktu, yine de nerde, ne zaman yakalayacaklari belli olmuyordu.) yalniz bazi gunler uykuya dalmadan, ve uyandiktan hemen sonraki o yalniz dakikalarda, ikisi de bunu pek beceremedi. onlari kovmak bir yana, kimi zaman gozlerini kapatinca beliren o resimde kaybolmak istedi. bazen sebepsiz mutlu olundu o dakikalarda, bazen biraz uzulundu. her iki durum da fazla uzun surmedi. kalkip gune karistiklarinda ruyalar herhangi bir iz birakmadan soldu, resmin tamami unutuldu.

9 Ekim 2014 Perşembe

yeniden, nasılsın?
çok ayrılık gördüm böyle
tüm istedikleri bir ışıktı
o kadar azına razı oldular ki
içlerinde çok az öfke vardı
adımlarını duyarım, seslerini duyarım
sıradan şeylerden bahsettiklerini
gazetelerde okuduğunuz küçük şeyler gibi
ya da akşam evinizde konuştuklarınız
size ne yapıyorlar, hanımlar ve beyler?
zayıf kayalarınız ufalanacak yakında
parçalanmış görünüşünüz
kalbim çekildi yolunuzdan
her şey olduğu gibidir
zaman zaman dünya titrer
şanssızlık sadece şanssızlığa benzer
çok derin, çok derin, çok derin
mavi gökyüzüne inanmak istersiniz
bu çok iyi tanıdığım bir his
bazı zamanlar inanıyorum hala
hala inanıyorum, kabul etmeliyim
ama inanmıyorum kulaklarıma
ah, evet sana çok benzerim
ben de tıpkı senin gibiyim
senin gibi, bir kum tanesi gibi
ebediyen dökülecek kan gibi
hep yaralanacak parmaklar gibi
evet, ben senin dost yaratığınım


Now is the time for a digression in which to describe our heroes' feelings:
Arthur keeps watching his feet, but his mind's on Odile's mouth and her romantic kisses.
Odile is wondering if the boys notice her breasts moving under her sweater.
Franz thinks of everything and nothing. He wonders if the world is becoming a dream or if the dream is becoming the world.

***

Franz would have given a lot... His gold watch, his American books, his two hands, he didn't know exactly... But he would have given a lot to console Odile. One only had to look at her to realize the world was crumbling around her.

***

-Isn't it strange how people never form a whole?
-In what way?
-They never come together. They remain separate. Each goes his own way, distrustful and tragic. Even when they're together, in big buildings, or in the street.



7 Ekim 2014 Salı

belki bi gun butun o gereksiz huzunleri balkondan firlatir, yavasca kanat cirpip gozden kayboluslarini izlerim. (arkalarindan bi de sigara yakarim.) ama bi kismini mutlaka odamda saklar arada bir cikarip tozlarini alirim. yarim yamalak vedalasmalar, cok ama cok yalniz kalislar, son oldugunu bilmeyen son opucukler, guzel ruyalardan pisslik gerceklere uyanislar.. sakin kusmesinler, hissedilmek icin buyuk yolculuklar gerektirdiler. belki bi gun insanlarimi daha az uzer, hak ettikleri gibi daha cok gulumsetir ve gururlandiririm. birden kendimi o karanlik gezegende bulup suratimi asarak azicik vaktimizin icine etmem mesela.. belki bi gun, yeniden inanirim. yeniden asik olur ve bu kez cok tatli bi sarkiyi arka arkaya on yedi defa dinleyerek sevdigim adama kucuk sacma ve umutlu siirler yazarim.. olur ya belki.. yasayip goruruz – sikca soylenildigi gibi!

16 Ağustos 2014 Cumartesi

ben degisime inanan biri degilim. yani genel anlamda tabi ki, degisme ilerleme falan –sozde de olsa– hos seyler. ama kendi hayatim soz konusu oldugunda bildigin muhafazakarim ben. bu yuzden ne yeni arkadaslar edinmede ne de arkadaslardan ayrilmada iyi degilim. bu yuzden hayatim her sey icin minik yaslar tutmakla geciyor.

ilginc aslinda, bir suru insan oluyoruz seneler icinde, sanki degismek de degil de sayica cogaliyoruz. dusunsene, son bikac yilda kac kisi olduk. tanistigimiz her insanda bi baskasi olduk. hatta ayni insanda bile bi baskasi olduk bazen. butun bunlara alismak cok vakit aliyor benim icin. ben kabugumu ozledim. yalniz oldugumu kabul ettigim, kendimi bu fikre alistirdigim gunleri ozledim. onlardan baska hissetmenin yettigi gunleri.

en iyi arkadasim istanbul'a gidiyor cok yakinda. benim onumdeyse kendimi yine en kotusune hazirladigim koca bi belirsizlik. yine her sey dagilacak, tuzla buz olacak. belki sonra daha guzel bile olur kim bilir, ama ayni olmayacak iste. tek bi sey bile ayni kalmayacak. anilari da degistirir miyiz acaba zamanla. bilmiyorum.

yine insansiz kalicam. -kimsesiz degil, insansiz.-

6 Ağustos 2014 Çarşamba

“How could I know you fit my body like a glove? You’re destroying me. You’re good for me. You’re destroying me. You’re good for me. I have time. Please, devour me.”

23 Temmuz 2014 Çarşamba

su ara hayattaki en buyuk eglencelerimden biri sabah kutuphaneye giderken ve aksam eve donerken radyoda kesfettigim sarkilar. yine guzel bi sarki dinledim demin. (ders calisirken muzik dinlemiyim diye kulakligimi bile yanimda tasimiyorum artik.) radyo a'da sabahlari konusan kizi cok seviyorum sonra. bi gram insan sevgisi kalmissa demek icimde.

dun a young doctor's notebook diye bi mini dizi kesfettim, simdi onun son bolumunu izleyip uyuycam. aslinda daha cok dramatik denilebilir ama ben cok guldum izlerken. bi de daha bikac gun once daniel radcliffe'le dalga gecmesem iyiymis.

20 Temmuz 2014 Pazar


eve girdi, kendini yataga atti, beynini uyusturmak icin hemen bilgisayara yoneldi, uzun zamandir konusmadigi biriyle konusurken yine kendini taniyamadi, onu da oyle, huzunlenmek isten bile degildi, huzunlendi, aslinda guzel bi gun denilebilirdi, saatini komidine koymak icin uzanirken gordu ki kurk mantolu madonna veya genc werther'in acilari artik birer bardak altligindan fazlasi degildi, yeniden kendi olabilecek mi merak etti, mutluluk konusuna hic girmedi, sadece 'yolda oldugum surece sansim var' dedi bi kez daha icinden – neler olacak bilinmezdi.

14 Temmuz 2014 Pazartesi





meet me in montauk.

13 Temmuz 2014 Pazar

why do we fall, bruce?

merhaba. yine issizligin doruk noktalarinda gezindigim bir gundu. tam yapicak bi sey kalmadi, artik ders calisiyim derken tv'de batman'in cizgi filmine denk geldim. acayip kotu bi cizgi filmdi ki batman favori comicbook karakterimdir. neyse, kendimi dark knight rises'i izlerken buldum sonra. christopher nolan bir sekilde bana ilham vermeyi basariyor her zaman. yani boyle kisir, boktan, ise yaramaz bir gunde bile. o klise "vazgecme, ayaga kalk ve devam et" mesajini her nasilsa insana hic de klise gelmeyen bir sekilde veriyor. ya da bana oyle geliyor ne bileyim. iyi hissettim kendimi iste. bu arada filmin sonunda alfred'le bruce'un o kafede karsilasacagini daha alfred ilk kez ordan bahsederken tahmin etmistim. *clap clap clap* bi de keske herkesin bir alfred'i olsa. mesela zor gunlerin ustesinden gelip de, cook uzak bir yerlerde karsilasip konusmadan, gozleriyle selamlasacagi bir alfred'i olsa herkesin.

ergenlik all over again


"bana "insanlar bizi takmiyor. biz de onlari takmayiz olur biter" demisti. aynen soyledigi gibi yapmam gerekiyor belki de. hayatimdaki varligi o kadar yetmiyor ki sanirim yoklugu daha az aci verecek."

"artik guzel sacmaliklar yazmak istiyorum."

"o duymayacak olsa bile baskalarina onun duymaktan hoslanacagi cumleler kuruyordum, agzimdan cikan her kelime beni ona yaklastiracakmis gibi..."

"bir de, insanlari kalabaliklastiranlarla yalniz birakanlar, hep ayni kisiler galiba. tanrim! insanlara guvenmek ne kadar da tehlikeli."

"u.'a olan bes yillik hislerim, bir telefon konusmasiyla, on bes dakikalik bir telefon konusmasiyla... bilmiyorum. kaldi oylece, havada asili. degersiz, onemsiz. kucuk dusuruldu. on bes dakika verdi bana. benimle ilgisi olmayan hayatinda, islerini yoluna sokabilmesi icin, icini rahatlatmam icin. ne hissettigimi onemsemedi."

"neden surekli bu 'yapacak cok isim var' hissi ve bunun hicbir sey yapmama izin vermeyecek derecede agir olusu? icim bin tane parcaya bolunmus de, hepsi baska sey yapmam gerektigini soyluyor gibi."

"bazen yorganin altinda, bazen de sokaklarda aglamak iyidir. saklanmaya alisik biriyseniz, sokaklari tercih edin, sarsilmis gerceklik duygunuzla mukemmel bir uyum kuracaktir. gozyaslarinizi silenlere duygusal baglilik duymamayi unutmayin tabi. basa sarmak istemeyiz."

"iyilesmem cok zaman aliyor. dusmemek icin yurumuyorum ben artik n."

"orda karsilikli oturup bira icerken, beni neden o role oturttugunu aciklamaya calisiyordu ve science of sleep'i anlatmaya basladi. adamin kizi cok sevmesine ragmen yaptigi dengesizlikleri, cekip gitmelerini. 'orda kiza soyledigi gibiydi; sen farkliydin, diger herkes sikiciydi, ya da cok ayniydi... hala baktigimda farkli geliyorsun bana, bilmiyorum.' dedi. o filmi beraber izleyecektik, ondan bahsettik biraz. two days in paris'te julie delpy kucukken okul yolunda etrafi, yapraklari, agaclari izlemekten okula hep gec kaldigini anlatirken aklina benim geldigimi soyledi. her seyi hatirliyor, benden de fazlasini, her seyi."

"egom azicik beslenmeyegorsun, bak hemen boyundan buyuk seylerin ozlemini cekiyor!"

"m. benim en sevdigim yalanciydi. soyledigi seylerin hepsine inanmayi sectigim, bir sekilde hak bile verdigim bir yalanciydi."

"dun b.'yi gordum. uzaktan. kutuphaneye dogru gidiyordum. o koseyi donuyordu. uzun uzun baktim arkasindan. onu unuttuguma sasirdim. aslinda hala yasiyor olmasina bile sasirdim. varligina. aklimdan oyle uzun suredir gecmemisti ki."

"kendimi supheye dusurmek icin sayisiz yontemlerim var. yalniz, bunu onunla konusurken yapmam gerekmiyor. cunku o da benim gibi biliyorum, onun icindeki 'sey' de tetikte, suphe duymak icin bekliyor hep. bu yuzden ona guvenmekten korkmam gerekmiyor."

"ya hala boyle dusunmuyorsa, diyorum sonra. sonsuza kadar oyle dusunmek zorunda degil ya. belki bosu bosuna isitiyorum icimi. birine soylenen sozlerin gecerlilik suresi ne kadar acaba? gecen gun eski defterimi okurken aklima takildi, fazla uzun oldugunu sanmiyorum."

"bugun i.'ya onu anlatirken dedim ki 'icimin buzlari eridi derler ya, belki tam erimedi ama sip sip damliyo uzerinden'. 'erimis erimis' dedi."

"birkac sene onceki seyda olsa, bundan buyulenirdi. simdi daha gercekciyim. buyulenmis degilim, gozlerim kamasmadi; gordugum sey cok guzel sadece."

"ama kendinden baska yakini yokmus insanin. kendine bile uzakmis kimi zaman."

12 Temmuz 2014 Cumartesi

defterlerimi karistiriyordum. "tanri beni her seye ragmen seviyor olabilir." diye yazmisim bir kac yil once. gulmekten kendimi alamadim. yine platonik takiliyormusum.....

"onun mutlu oldugunu gormek hosuma gidiyor. mutlu olmayi cok hak ediyor. sanirim onun gibi fazla insan yok, yani oyle tahmin ediyorum. cok uzuldugunu, aci cektigini biliyorum. ama vazgecmedi. hayal ettigi seyden soz ediyorum. ve simdi her sey yoluna giriyor gibi. bunu yazarken agliyorum her nedense! banyoda makyajini temizliyordu. yanina gittim. sarildik. cok iyi geldi. neden agladigimi bilmiyorum.

(...)

onu son gorusumde, y. bana mutlu olmayi hak ettigimi soylemisti. her seyi hak ettigimi ve mutlu olmami istedigini. biri bana bunu ilk defa soylemisti. 'mutluluk' ve 'hak etmek' benim icin ilk defa yan yana gelmisti. neden diye sormak istedim. mutlulugu neden hak ettigimi bilmiyordum. panik oldum, cok tuhaf degil mi. biri hakkimda yanlislikla iyi dusunur diye korktum. halbuki dunyada olan her sey biraz yanlislikla."

3 Temmuz 2014 Perşembe

hayalkirikligina ugramaktan yoruldum. canim sikiliyor cunku kimseye guvenemiyorum. canim sikiliyor cunku dunya uzerinde tek bir kesinlik bulamiyorum yine. (tusdata fasikulleri de bi yere kadar.) zamandan ve mekandan bagimsiz, asla degistirilemeyecek bir sey. donup de elini uzattiginda orada olacak ve sana seni hatirlatacak bir sey. bu sinir bozucu dusunceyi nasil edindim bilmiyorum, tek bildigim, bir iki yil once mehmet gunsur'un o hikayesini okudugumda yillardir ifade edilmeden icimde duran bir seyi, birden karsimda buluverdigim. arada bir aklima takiliyor hala. "ariyorsan, tek bir seyi bulman yeter. tek bir kesinlik yeter." sonra bir de sey var, kings of convenience soyluyordu hani, "Unlike me, you've looked for things that could be found." mantikli tabi, insan bulmak icin arar genelde cunku, ya da mesela gelecegini bildigi icin bekler. (If love is setting a place at the table for someone who is never coming home, I think I'll pass.) aksi halde tatli yaz aksamlarini cehenneme ceviren super bir sihirli degnek sahibi olur cunku. neyse. bu ara les gibi film izlemeye basladim. bazen kafami uzun sure bir seylerden uzak tutabilirsem buna alisirmisim ve bir daha dusunmezmisim gibi geliyor. uzun sure uzaklasamadigimdan beceremiyorum ben. zihnimi mecburi olarak surekli kullanmak zorundayim ve illa ki gitmemesi gereken yerlere gidiyor. yani boyle acikliyorum kendime durumu. sonra olasilik disi seyler beni cok rahatsiz ediyor. asla guzel piyano calmayi ogrenemeyecegim veya belki birini hic goremeyecegim fikri. birden cokuveriyor. onumdeki olasiliklar birden sonsuz olmayiveriyor iste, ama hayat gittikce daralan bir yol diil ki, olmamali.. oysa yola baktigimda tek gordugum, artik orada olmayan seyler. ahh bunlar hep bahaneler. yine atesin etrafinda donup duruyorum ve atesten bahsetmemek onu daha az gercek yapar saniyorum..

21 Haziran 2014 Cumartesi

popomu kaldirip biyokimyanin son bes sayfasini okumam lazim ama canim yine fena halde friends izlemek, sonra bi de guzel playlistler hazirlamak istiyo.. eve gelirken radyoda perfect day caliyodu, ondan oldu hep.. nasil yapalim?

just a perfect day
you made me forget myself
i thought i was
someone else, someone good

14 Haziran 2014 Cumartesi

kendimi tutamayip uc maymun'u da izledim bugun. guzeldi. ama sanirim bir zamanlar anadolu'da'nin ve kis uykusu'nun yeri hep ayri olucak.

bi de sey var, her sey bi yana, nbc filmlerini izledigimde kabullenmis hissediyorum, ama pes etmislik gibi diil, daha degisik, tuhaf bi baris halindelik gibi..

12 Haziran 2014 Perşembe

garip sey, durup durup nukseden bir hastalik gibisin. garip sey, ismini gormeye bile tahammul edemedim yine. (tanidigin kimseyi tanimamis olmayi dilerdim.) iki gun once icimden ismini soyledigimde cok uzak gelmisti oysa. sana isminle seslenmek? sanki binlerce isik yili uzakta bir gezegende yasanmisti butun olanlar. garip sey, bu koca yuku her gun tasiyorum ve kimseye anlatamiyorum. denemedim degil, ama yarari da yok. "boylesi daha iyi", "zamanla gececek," dedi herkes dunyanin butun kucuk ve olagan felaketlerinden birinden soz ediyormusuz gibi. (ve her defasinda onlari haksiz cikaralim istedim.) zaman. sence de oyle mi? sana tek bir bosluk bile birakmadan asiktim ve seni kaybettim, telefonda harcanan korkunc dakikalar ve birbirimizden uzakta gecen aylar boyunca. (bu cumlede trajik olmayan tek bir sey varsa, kaybetmek.) garip sey, zamanla iyilesiyor degil de curuyor gibiyim. garip sey, yanildim cunku canimi yakmak icin hayatimda olmana gerek yok. ama bunun da ustesinden gelecegim, biliyorum, cunku bunlari onceden de hissetmistim. belki de sadece erteledim, ertelerken yanlislikla sana carptim. sanirim bu en buyuk kabusum, tam kurtuluyorum dedigim an basa ve en basa donmek. iste tam olarak bu duyguya: binlerce yildir yasiyorum ve yapayalnizim.

baris manco'dan gamzedeyim deva bulmam caliyor.

6 Haziran 2014 Cuma

"ben seni değil resmini tanıyorum. belki sen benim bütün güzel düşüncelerimi yıkarsın."

ayni filmdeki gibi, cok yagmur yagdi yine bugun. cok agladim izlerken.

25 Mayıs 2014 Pazar

Stéphanie: [to Stéphane] You have a serious problem of distorting reality. You could sleep with the entire planet and still feel rejected.

the science of sleep, 2006
cok sey sasirtmiyo beni artik, sanki bi baloncugun icindeyim ve cogu sey onu gecemeyip bana ulasmiyo bile, ama sasirticak bi sey oldugunda ya cok seviniyorum ya da sarsiliyorum hala, en son david bowie'nin sarkisini dinledigimde sasirdim mesela, bazi seyler nasil boyle guzel ifade edilebiliyo ki diye, simdi yine sasiriyorum cunku fark ediyorum ki ne kadar ileri giderse gitsin, isterse seneler gecsin o duvarlari asamiyo insan, aslinda herkes kendi baloncugunun icinde yasiyo, ve tanidigim birine butun samimiyetimle hak veriyorum ki guven denilen sey bi sacmalik, surekli surekli abarttigim

19 Mayıs 2014 Pazartesi

ve hikayenin tam burasinda bir mucizeye ihtiyac vardi
tanrilarin ufak bir yonlendirmesine
hani adam tesadufen biriyle konusur ve aydinlanir
kiz bir ruya gorur ve aglayarak uyanir
(her gun degil)
sonra taslar yuvarlanir birdenbire
hizla yatagini bulur su
ve dunya donmeye baslamistir artik
cok ozlendigin gunlerin hakki verilmeye.

her sey olmasi gerektigi gibidir kusursuz olmak yerine
kosar yine karanlik cikmaz sokaklara
el yordamiyla seni arar
yaninda huzunlu asik bir kalabalik
dusup dizleri kanadikca mutlu olur
seni bulur yeniden kusurlu olur
cunku biliyorsun kusursuzdur yalnizlik

14 Mayıs 2014 Çarşamba

10 Mayıs 2014 Cumartesi

cunku eger soylersen gercek olur
bunu herkes bilir
soylenmemis her sey reddedilebilir
olmamis gibi davranilabilir
unutmak kolaylasir boylece
soylemiyorum ben de artik
soylemeyecegim
dilimin ucuna gelecek ismin
ben susacagim
susarken bazen
'elinden baskalari tutacak' dedigin gunu
ve ilk elimi tutusunu hatirlayacagim
koprude yuruyusumuzu
bu kadari mazur gorulur sanirim
biraz telasli ve hizli adimlarimiz
yurumeye dikkatimi veremiyorum
ayni anda nasil karanlik ve nasil parlak gece bilemezsin
el eleyiz koprude yuruyoruz
biraz gorkemli gibi
yanimizdan insanlar geciyor
ben sadece isiklari ve seni goruyorum
senden habersizim seninle yuruyorum
iste her sey tam orada basliyor
peki
simdi bunu yalniz ben biliyorum
oyleyse gercek mi degil mi kim soyleyebilir
dusun ki cilginin biri tarafindan kurgulanmis ve
bir sekilde aklimdalar
zaten o kopruyu de yiktilar

7 Mayıs 2014 Çarşamba

bu gece de uyuyamiyorum. radyoyu actim, karanlikta uzaniyorum. seni nasil ozledigimi unutup var olmayi hatirlamaya calisiyorum. cunku bazi geceler, hicbir seyin yarari yok hala. oyle paramparca ki icim, biraz bile iyilesmedi. ustunden bi gun bile gecmedi. tek kelime konusalim istemiyorum, sadece susup sana kosmak istiyorum sevgilim. kosup sarilmak. belki biraz aglamak. baska bi sey istemiyorum. sonlarda da baslangiclarda oldugum kadar kotuyum. bi gun gecicegini bilsem de beceremiyorum iste. istemiyorum belki. icinde oldugun sayisiz ruya gordum, hala goruyorum. sen bilmiyorsun. ruya mi goruyorum g., inanamiyorum buna diyorum. sefkatli sesinle iyiyiz biz bebegim, diyip sariliyorsun. hemen inaniyorum sana. sana inanmaktan baska bi arzum yok. uyaniyorum sonra birden. hatirliyorum ki sensizim. ve oyle kalacagim cunku sen bensiz daha iyisin. iste o gunler cok zor geciyor.

22 Nisan 2014 Salı

her kim ki buyuk laflar ederse ask uzerine, ayrilik uzerine, yalnizlik uzerine, aci uzerine, yanilir biliyorum.

***

once anlamadin. bekledin. sokaklarda bekledin, kutuphanelerde, kafelerde, sigaralarla, hava buz gibiydi ama bekledin, insanlarla konustun hep onu anlatmak istedin, bekledin. disindan bitti derken icinden kara kara dusundun. gercekten bitmis olabilir mi? kendini kaybettin. kendini zaten kaybetmistin. duygular insana neler yaptirirmis. aslinda hep farkindaydin. sen degildin. sen olamazdin koseye sikismistin. aslinda kendini hic acamamistin. iki kisilik bir dunyayi tek basina yaratmaya calistin. eskiden iki kisilik sonsuzluklardan bahsederken bu kez oraya zar zor sigdin. orda da, tek basinaydin. yine anlamadin. gozlerini kapadin. sarkilar dinledin. sarkilar coskuyla yukselirken hep hayaller kurdun. birkac yil sonra olanlari hatirlayip beraber guleceginize ne kadar emindin. zor seylerin ustesinden gelmek insanlari birbirine baglar. hatalar yapmak, rezil hatalar. tokezlemek, dusmek, hatta kucuk dusmek, ama sonunda yine de kucaklamak her seyi, oldugu gibi. boyle seyler insana siirler, sarkilar yazdirirdi zaten. akillanmamistin. son yikimini bile tamamen unutmustun ve gittikce daha caresiz gorunmeye basladin. gercekten bitmis olabilir mi? insan sevdigini yuceltirmis, sen de onu yuceltmeye devam ettin. bikmadin. bir tek bundan bikmadin. gercekten bitti mi?

***

agladin. sustun. tahmin edilebilecek seylerin cogunu denedin. eylemsiz, durdun. gecmedi zaman. sonra kendini sucladin her zamanki gibi. kendini sucladigin icin bile kendini sucladin. agir agir acilacakti algilarin. bosluga bastin. zamanla, dusmemeyi tecrube ettin.

her firsatta dozundan biraz fazla guldun. a. sevgilisinin elini tuttugunda gozlerini kacirdin. masada yalniz kaldiginda, karsidaki tavla oynayan kizla cocuga daldi gozlerin.

her seyin sacma bi drama donustugu binlerce an yasadin.

gecti zaman.

***

son bir haftadir, yataktan pek cikmadan birkac sezon supernatural izledim. ayni eski pasif agresif gunlerimdeki gibi, evet. dean'in dudaklariyla ilgili takintim disinda crowley'le bile duygusal bag kurdum sonunda. bi yerde okumustum, eyleme gecmek icin mutlu olmak degil de, mutlu olmak icin eylemde olmak gerektigi.. mutlu olmak yerine iyi hissetmek diyelim ya da. zihnimi gercekdisi bi seylerle mesgul edebilmek cok iyi geldi.

artik gercek dunyaya donmek gerekiyor tabi. son zorlu yokusum bu bir sureligine. en zorlu yokusum. eylemde olmaktan kastimsa bundan sonra, seytan tabletini cozmeye calisan kevin tran hayatima geri donmek.. o kac ay yapti bunu bilmiyorum ama benim yaklasik 4 ayim var. bkz. cehennemin kapilari nasil kapatilir..

***

geciyor zaman.

6 Nisan 2014 Pazar

Gün bitti. Saat kaç. Bitecek mi bir gün savaşımız
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de
Dönüp dönüp arkamıza baktığımız
Bir dünya kalıntısı üstünde
Hak edilmiş hüzünlerimiz olacak mı bizim de.

21 Mart 2014 Cuma

sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem

19 Mart 2014 Çarşamba

it's gonna take a lot to drag me away from you
there's nothing that a hundred men or more could ever do

18 Mart 2014 Salı

dunyanin binbir turlu derdinin, tasasinin, trajik olaylarinin, olumlerin kalimlarinin ve bitmek bilmez mantiksizliginin arasinda, 23. yasimi nasil yaktigimin hikayesi eminim cok komik gelecek yillar sonra. az once evin arka tarafindaki parkta oturmus sigara icerken hayat cok basit aslinda diye dusundum bilmiyorum kacinci defa. nefes aliyorsun, adim atiyorsun, arabadan iniyorsun, bir kapiyi aciyorsun, seviyorsun, unutamiyorsun, unutuyorsun, mutlu oluyorsun, uzuluyorsun, o sarkiyi tekrar aciyorsun, veya artik hic dinlemiyorsun, nefes aliyorsun, geciyor sonra, hepsi geciyor sonunda. fakat benim yaptigimi yapmaman gerek, dudurp durup dusunmemen, tek basina oturdugun o bankta kendininkiler cok hafifmis gibi bir de onun ne dusundugunu kestirmeye calismaman gerek. naparsan yap zaman durmayacak. gercekten bu oldu mu? sorusunu sormayi birakman gerek. her gun yeniden mi ispatlayacaksin, oldu iste. yasanmamis anlarin yuku her seyden daha agir aslinda. hayali kurulmus ama yasanmamis. oldu iste. hepsini tasimayi goze aldik beraberce. neden diye soruslarin, ne kadarini anladigin, anlamadigin onemli degil. anlamak zorunda degiliz, zaten bir sey anlayacagimiz da yok. keske ben de biraz kaderci olabilseydim. keske.

27 Şubat 2014 Perşembe

tesekkur



her gun bi seyler oluyo. bugun de bir suru sey oldu.  sabah yedi bucukta aglayarak uyandim. uyuyamadim tekrar, tanriyla ilgili seyler dusundum. sanirim biraz dua ettim. sonra yatakta debelendigim saatlerin ardindan zorlukla gittigim kutuphanede yer bulamadim. cantami bi masaya atip disari ciktim. kutuphanenin yanindaki banklardan birine oturdum. yan bankimda bi teyze vardi.  beni beklermis gibi oturup durdu yanimda. hava soguk degil mi? diye seslenen adama gulumseyerek temiz hava aldigini soyledi. bense o sirada duman solumakta, dorduncu sigarami icmekteydim. sonra e. abi geldi birden. aslinda onu kutuphaneye girerken gormus ve gormezden gelmistim. yanima gelip oturdugundaysa nedense dunyalar benim oldu. acil stajindayken de severdim onu. oglunu bile mincirmisligim var. rotasyondaymis, teziyle ugrasiyomus o da. tus'tan, doktor olmaktan ve hayattan konustuk. oncekileri bilmiyo nasilsa diye dusunup uc sigara da onunla ictim. kendini birakman lazim, dedi laflarken. her sey yoluna giriyo bi sekilde. son gunlerde yasadiklarimdan haberi yoktu ama benim sarilasim geldi o bunu soylediginde. gecicek di mi abi diye.. sonra iceri girdik. hala ders calisasim yoktu tam da o sirada c. aradi. hastaneye gittim, onunla yemek yedik. daha dogrusu o yedi. ben de cay soyledim. evet midemdeki yumruk bi yana aslinda sakindim ve dunyanin sonu gelmemisti. dunyanin sonuna daha cok vardi. ben her seyi flu goredurayim baska insanlari da silkeliyodu hayat. siniyodu, bok vardi cunku. c.'la ayrildik. ben kutuphaneye donucektim. sigarami yakip arabaya dogru giderken hala pek calisasim yoktu. yine agirlasmistim. sonra p. ile karsilastim. karsidan naber fistik diye gelirken o ben artik kendimi tutamiycagimin farkindaydim. bazi insanlardan icini saklayamazsin, beceremezsin. onu cok iyi tanidigimi bile soyleyemem ama p. da benim icin onlardan biri iste. sacmaladigim bikac cumleden sonra sesim titredi ve aglamaya basladim. canini yakti.. dedi uzuntuyle aylardir konusmadigim, su anki hayatim hakkinda hic fikri olmayan kadin. beni kenara cekti, saati sorup sigaramdan aldi ve bana yapabilicegi en buyuk iyiligi yapti o bi sigaralik zamanda. simsiki sarildik giderken. cok garipti.

garip ve guzel tesaduflerin de bi etki suresi var tabi. kutuphanenin onundeydim tekrar, ezan okunuyodu ve ben yine, tanriya yeniden mi inanmaya basladigimi dusunuyodum. p.'in sozlerini aklimdan cikarmamaya calistim. 44 gunluk bi calisma plani yaptim. pediatrik noroloji sayfalari arasinda yine onu gordum. sonra kitabi kapatip eve gittim. babamla biraz memleket hallerinden konustuk. battaniyemin altinda 'ask ekmek hayaller' adli diziyi izlerken kendimi 150 yasinda hissettim. sonra ayriligin resmini cektim. ve neden bilmiyorum yazmak istedim bugunu. bugun ben bi kez daha olmedim.