27 Şubat 2013 Çarşamba

yazalim yazalim. ne yazalim? o gunden baslayalim. kitaplara bakarken, elimi tuttugun andan. benim sana bakip gulumsedigim, seninse kitaplara bakmaya devam ettigin andan. ben hic tanimadigim o seyi hissediyorum. sana soylemiyorum. baska bir an: nehrin kenarinda duruyoruz. asagi bakiyoruz. sen dusmeyeyim diye –sanirim gercekten de dusecegimden korkuyorsun– beni belimden kavriyorsun. defalarca opuyorsun. o sirada bize sorsalar, zaman diye bir sey yok. sonra aradan sonsuz sandigim iki hafta geciyor nasilsa. ikinci yarisi birtakim kalp sikismalariyla gecen iki hafta. ve karsimdasin. hayatimda ilk defa, birini gordugumde, bu kadar ozledigimi fark ediyorum. belki ilk defa birini gordugume bu kadar seviniyorum. hissediyorum. hayatta oldugumu. hafifliyorum. ici olmus biri icin fazla bunlar. cok. sen bana sarildikca ben hepsini tasiyabiliyorum. oyle cesur oluyorum ki, hic konusmadigimiz seyleri soruyorum sana. gelecekten bahsediyoruz. gelecek, o an cok yakin gozukuyor gozume. cunku sen, iste, karsimda oturmus bana bir seyler anlatiyorsun. ve benim yine sonsuz butun simdilerim. dusununce bu gercek inanilmaz geliyor bir an, guluyorum. mutluyum. neden guldugumu soruyorsun, mutluyum diyorum, inanmiyorsun. simariyorum. bir seylerin cozuldugunu hissediyorum. sonunda hareket edebildigimi, eskiden felcliymisim gibi. yaralar, boyle iyilesiyor demek ki. biraz rahatsiz bir yerde, uzun uzun opusuyoruz sonra. orasi dunyanin en rahat yeri oluyor birden. kollarin simsiki sarmis beni. camlar ne zaman bugulanmis?

beni son kez opup otobuse biniyorsun. vedalasmamiza gerek kalmasin diye, seni bir daha gormemek dusuncesi geciyor o an aklimdan. birbirimize el salliyoruz, sonra sen, iyilestirdiklerinin yanina, hemen yanina, kocaman bir yara acip gidiyorsun. bana bakip gulumsuyorsun. ve ben o sirada kimbilir kacinci sigarami iciyorum.

16 Şubat 2013 Cumartesi



“This time he is close to her, he speaks to her. She welcomes him without surprise. They are without memories, without plans. Time builds itself painlessly around them. Their only landmarks are the flavor of the moment they are living and the markings on the wall.”

3 Şubat 2013 Pazar

mutlu edebiyat yoktur, demisti bana bir gun. bunu kimin yazdigini da soylemisti belki ama hatirlamiyorum. birkac yil once izledigim bir filmde; bir adamin mutluluk uzerine yazilacak cok sey olmadigindan bahsettigini hatirliyorum. mutlulugun bircok acidan koreltici bir duygu olduguna inanmam, bundan cok onceye dayaniyor tabi. ben mutlu degildim ama yine de koreldim. ustelik guclenmedim. asiri-duyarliliklarimdan veya sonsuz kuskularimdan bir sey kaybetmedim. sadece koreldim. icimdekileri guzel bir seylere donusturemedim, olanca sekilsizlikleri ve cirkinlikleriyle biriktirdim onlari. agzima kadar o kocaman, taslasmis cirkinlikle doluyum simdi.

butun gulumsemelerin altinda bir seyler gizli, butun gulumsemeler birer ortu. olu bir pazar gununde, bolca gulumseyen bir olu.