8 Aralık 2009 Salı

bazen yazdıklarıma bakıp bu da yazılır mı be, yuh diyorum kendime. fotoğrafın kendisine değil de negatifine bakıyormuşum ısrarla gibi geliyor. çabalıyor uğraşıyor gibiyim bazen, sırf bir şeylerin kötü gittiğini düşünmek için, mutsuz olmak için.. belki olduğum kadar olmayı kabullenemiyorum, bilmiyorum, "şöyle olsaydı farklı olurdu"lar belki beni farkında olmadan rahatlatıyor, temize çıkarıyor.. hiçbir fikrim yok aslında. kendimi anlamaktan uzun süre önce vazgeçtim.

bazen de böyle oluyor. içimde bir şeyler yoğunlaşıyor, içimde yağmur doluya çeviriyor ve ben altında tek başıma beklerken, yazdığım ya da yaptığım ya da söylediğim hiçbir şeyi garipseyemiyorum.. beni nasıl gösterdikleri, kendimi nasıl da küçültüp ufacık ve savunmasız bırakabildiğim bile umrumda olmuyor.. kocaman bir dalga alıp götürüyor beni ve kontrol edemeden yönümü, yerimi; kıyıya vurmayı bekliyorum. içimde bir şeylerin daha ölmesini..

kim olduğumdan utanmam gerekir, diyorum bazen.. çünkü hayatta en çok nefret ettiğim şeye dönüşüyorum ben.. aciz birine.. düşünüyorum. adı masum bir "yardım almak"sa gerçekten, gidip almalıyım belki, vücuduma kimyasalları dayayıp iyi hissetmeliyim. yanlış mı? peki nedir doğru olan? sonunda saçma sapan ilaçlara muhtaç hale gelmek mi yoksa bu berbat duyguyla yaşamaya çalışmak mı, zevk alamadığım her saniyesi için kendimi suçlayarak? tek bildiğim, sorunun düşündüğümden çok daha büyük olduğu ve artık bütün hayatıma yayıldığı.. kimseye anlatamadığım, kocaman bir kara delik. hayatımın tam orta yerinde duran ve bütün güzel şeyleri yutan..

bir insan kendine güvenmemeye nasıl başlar? bir sonraki depremde yıkılacağını bildiğin bir evde oturmak gibi.. tek farkı içinden çıkmanın imkansız oluşu.

çok yoruldum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder