sabah saat erken, mutfaktaki koltuğa oturmuş, su içiyorsun. sabah sabah aç karna su içilir mi, bilmem, dün gece çok içmişsindir belki ve baskılanan antidiüretik hormonun yüzündendir. çıt yok, mutfakta oturmuşsun öyle, yere bakıyorsun. ev sigara kokmuyor, tabii, sen sigara içmezsin ki. belki sarhoşken, en fazla bir tane. sonra evde gezinerek dişlerini fırçalıyor, üstüne bir gömlek geçirip çıkıyorsun derse yetişmek için. kahvaltı alışkanlığın yok, ilk ders arasında kantinden aldığın çay ve poğaça ile karnını doyuracaksın. okula doğru yürüyorsun. elindeki defteri sallıyorsun yürürken. müzik dinliyorsun belki, bilmiyorum. bir keresinde kapının önünde birilerini bekliyordum, kafamı kaldırdığımda seni gördüm, o gün müzik dinleyerek geliyordun. beni fark etmeyeceksin sanmıştım, ama fark ettin ve kulaklıklarını çıkarıp gülümseyerek yanıma geldin. evet biraz sevinmiştim. o zamanlar seninle ilgili pek fikrim yoktu. aslında vardı - belki de mutfağındaki koltukla ilgili fikrim yoktu, ve orda tek başına sessizce oturuşunla. her neyse. amfiye girip, her zaman olduğu gibi onun yanına oturuyorsun. beni görmüyorsun. çünkü sahiden yokum, eheh, derse son dakikada yetişeceğim, her zaman olduğu gibi. gözlerim seni bulduktan sonra yerime geçip, kimseye çaktırmadan biraz seni izleyeceğim. sonra belki, biraz anlamsız gülümseyeceğim önümdeki nota bakarken ve hatta bu yüzden feci dalga geçileceğim.
sonra.. kafamın içinde bir şarkı çalmaya başlayacak, yine.
If I'm catching your eye
It was an accident
If I looked at you strange
It's not what I meant
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder