10 Ağustos 2012 Cuma

huf


şu an tek istediğim bir an önce yarın sabah olması ve çoğu sabah olduğu gibi hastaneye girmeden önce bir sigara yakmak. ve yarın nöbetçi olduğuma göre seni düşünmeye pek vaktim olmaz. böylece içimde birikenleri biraz dışarı atabilmek için türlü saçmalıklar yapmam. böyle şeyler yazmam. sabah olur, sigara yakarım.

ne düşünüyordum ben de bilmiyorum. bilsem söyleyeceğim. bir şeyler yanlış gidiyor, bunu yazdığına göre sen de farkındasın. bir şey oldu çünkü. bir şeyler yerli yerine oturmadı. bir şeyler taştı, bir şeyler azaldı. sen de farkındasın hissettiklerimin. iki gündür aklımda senden başka bir şey yok. abarttığımı düşünüyorsun değil mi? herkesi durdurup ne yapmalıyım diye sormak istiyorum iki gündür. çünkü ilk defa tehlikelisin benim için. ilk defa kaçmak istiyorum senden. çünkü yanına gelemiyorum. çünkü yanıma gelmiyorsun.

neden büyük laflar ettin? büyük lafları sevmediğimi biliyordun üstelik, buna rağmen göreceksin prenses dedin. (belki de tam olarak öyle demedin.) neden o gün, aşık olmaktan bahsettin? hatırlıyor musun? neden güzel olduğumu söyledin örneğin? neden, neden bir şekilde hep yanımda olacağını söyledin? olamazsın, her zaman hissettiremezsin kendini. varlığın varsa, yalnızlığın da vardır, yani, sebep olduğun yalnızlık. X. yalnızlığı, ama şeyda'nın. şeyda'nın X. yalnızlığı. (sen birden karşıma oturup tavla oynamaya başladığımızda olduğun gibi: X.) ne yapacağız şimdi? sana bunları nasıl söylerim? bana haksızlık yaptığını düşündüğümü nasıl söylerim? sen her şeyi, hep bildin. bense söyleyeceğin her şeye hazırlıklıydım her gün. (bu hariçmiş.) bazen birden karşıma çıktığını hayal ediyordum. akşam eve dönüyorum, acil kapısından dalgın dalgın çıkmışım da sen bekliyorsun orada. gözlerin parlıyor, sonra benimkiler de dalgınlığı bırakıp parlamaya başlıyorlar. ne arıyorsun, nasıl buldun, nerden geldin belli değil. elinle koymuş gibi buluyorsun beni. ya da ben giderken şeyda! diye sesleniyorsun arkamdan. sesin tanıdık geliyor ama çıkaramıyorum. (gülüşünü de unuttum şu sıralar.) arkamı dönüp bakınca.. sensin. ağzımı açıp bakıyorum. sonra bir şey demeden, diyemeden, sarılıyorum. kimse umrumda değil, burası artık yeni bir dünya, senli bir dünya, ve bu yeni dünyada ben henüz tedbirsizim, koşup sarılıyorum.

yani ben seni en fazla buraya kadar tanıyabileceğim, öyle mi? ötesini hiç bilemeyeceğim. (şarkıda solving every mistery, i want to know your history diyordu hani.) bazı akşamlar, hastaneden çıkıp eve dönerken, yine böyle aptal senaryolar kurup sonrasında utanacağım. utanacağım, çünkü bilsen hayal kırıklığına uğrardın. ucuz senaryolar albayım!

1 yorum: