13 Ekim 2015 Salı

atesten kaca kaca, atesle oynamayi ogrendim. [belki.] aslinda karmasik olan bir sey yok, insaniz, ve bu yuzden, esyanindogasigeregi yani, kotuyuz de. guzelliklere bu kadar sasirip, onlardan gozumuzu alamayisimiz ondan. olur da yakalarsak onlari, saklayip yasatmakta bu kadar beceriksiz olusumuz, korkumuz, ondan. acimasizligi buyurken ogrendik, gerektiginde, sepsert bir kaya gibi sessizce durabilmeyi de. gerektiginde, kirariz dokunan elleri. her sey degisir, rollerimiz de. hic diye bir sey yoktur, mutlak diye bir sey olmadigi gibi, ve sihir olmez, ama bizim bakislarimiz degisir, gozumuzdeki piriltilar sonuverir bazen, artik onu goremez oluruz.. [sihirleri kaybetmemek dilegiyle.]

9 Ekim 2015 Cuma

"aslinda benziyoruz, mesela.." diye arayip durmak bir yana, bir benzerini karsinda buluverdiginde, nolur ki sonra, "iyi ki karsilasmisiz" dediginde?

1 Ekim 2015 Perşembe

chet baker'dan my funny valentine caliyor ve ben biraz gozyasi dokuyorum; aslinda onun sesindeki duruluk -daha guzel kelimeler vardir muhakkak ifade edecek ama ben bulamiyorum iste simdi- bunu biraz hak ediyor.. ilginctir, bazen, bazi sarkilari dinlerken sunu diyor insan: daha once bu kadar huzunlu hicbir sey dinlemedim. dinlediginiz sey sahiden de o an icin dunyanin en huzunlu seyi oluyor ama. garip, anlik bir tamamlanmislik. sanirim bunun icin biraz gozyasi dokulebilir.

24 Haziran 2015 Çarşamba

oyle kisir bir zamandan geciyorum ki, guzel cumlelerim yok, herhangi bir heyecanim yok, ve guzel muzikler, sevdigim insanlar da yok yanimda. hem ac gibi, gordugum her alintiya filan bana her an hayatin anlamindan bahsedebilirmis gibi saldirir haldeyim bu ara. komik. dusunmek istiyorum. belki ilk defa, dusunmemekten daha da fazla. baska hicbir isle mesgul olmadan, dusunmek. okumak. dinlemek. zihnimde bir yerden cikip, bir yere gitmek istiyorum.

bu ara yavas yavas anliyorum degistigimi, degisiyor oldugumu. gecmise bakip hayiflanmak, artik hicbir manasi olmayan tarihi gecmis ihtimalleri, oteki hayatlarimizi dusunerek uzulmek sacma geliyor mesela. bunu ifade etmeye calistigimdaysa, beklenmedik bir sekilde yanlis anlasildim ama ne yapalim, bunu kavrayabilmek icin de fazlaca uzulunmesi gerekti benim acimdan. onumuze bakmaliyiz. baska caremiz de yok. su an hic yok. yapilacak oyle cok sey var ki. buna vaktimiz yok. hem artik biraz utanc verici degil mi butun bunlar.. bugun aklimdan bunlar gectiginde sunu dusundum ardindan: sanirim supheciligimi annemden, israrciligimi ve prensipli olmayi ise (en azindan level 1 prensiplilik diyelim) babamdan aldim.

kendime guzellik yapip (ya da uykumdan mi calip) radiohead dinledim butun aksam. cok ozlemisim, haberim yok.

20 Haziran 2015 Cumartesi

ananemi kaybettik.. kus gibi nazik kalbi dayanmadi, pir diye ucup gitti uzaklara.. bizse yavas yavas kalbimizdeki sahipli bosluklara asina mi oluyoruz, nedir? bu iki gun, gorunmez tanrisal eller, kanata kanata kazidi bir kez daha o boslugu kalplerimize. ortak bir kayibin buyukluguyle yuzlesmek zorunda olan herkes gibi, birbirimize kenetlendik.. beraber, basimizi one egdik.. insanlarla onu andik, onu dinledik, onu soyledik. ama o varmis gibiydi her sey yine o evde. her an lafa karisacakmis, "aaa, olur mu hic!" diyecekmis gibi. bir kapinin ardindan o cikacakmis gibi. salondan oturma odasina bakarken, iceride onu gordum sandim bir an. bilemedim napacagimi. bir de topragin altindaki bedenini dusununce bilemiyorum ne yapacagimi.. orada, karanlikta, yapayalniz.. acilari son buldu diyorum. daha fazla aci yasatmayacak tanri ona. o ev, o sokak, bu sehir nasil onsuz olacak, bilmiyoruz daha. ogrenecegiz sanirim.. dunya haykiriyor hep: hayat devam edecek.

gittigi caminin hocasiymis, dun aksam ziyaret etti bizi, dua okudu onun icin. hic bilmezdim ne dedigini bile anlamadigim bir duanin bana boyle dokunabilecegini. icimi deldi gecti..

5 Mayıs 2015 Salı

boyle zamanlardi. tipki boyle, belirsiz, donuk, belki de ayni fikirler aklimda ucusan. umutsuz zamanlardi. sonra birden, butun bulutlari dagitan, guclu bir isik. tanik oldugum sihirlerinden biri hayatin, belki de en sevdigim; bir insanin aynasinda gordum kendimi.

simdi, saniyorum, tukettik butun sihirleri. simdi bu colde, herhangi bir guzellikten, ilhamdan yoksun, tek basimayim. ve gurultulu kahkahalarimiz bunu degistirmeyecek.

29 Nisan 2015 Çarşamba

"yani ruzgar her seyi alip goturmeyecek."

26 Nisan 2015 Pazar

simdi, bir otobusun en arka koltugunda, aksam vakti, rahatsiz bir yolculukta, siirsellikten bahsetmek kimin aklina gelir, ama oyle siirsel ki her sey, ve iste yine senin sayende, kulaklarimda glenn gould var, ve karanlik iyi ki sakliyor yuzumu, keske gelip anlatabilsem sana, her seyi tek tek anlatabilsem, gozlerindeki o donuklugu gormesem, o guzel gozlerindeki.

2 Mart 2015 Pazartesi

 "Geçmiş yaşamı, tümüyle kendini kozmik esintilerden korumak için diktiği bir dizi derme çatma paravanadan ibaretti. Isabel de sonuncu pırıltılı bez parçasından başka bir şey değildi. Bu ipek paçavraların sayısı ne de çoktu ve ağzı ardına kadar açık o kara boşluğu onlarla örtebilmek için nasıl da çabalamıştı. Geziler, narin ciltli kitaplar ve yedi yıl süren coşkun bir aşk. Bu paçavralar dışarda esen rüzgârla havalanıyorlar, yırtılıp birer birer yere düşüyorlardı. Boşluk örtülemez. Uçurum solur ve her şeyi içine çeker."

Vladimir Nabokov, Kanat Carpmasi
Cev.: Seniha Akar

24 Şubat 2015 Salı

kendinden emin olmanin, ve yaptigin guzel seylerin arkasinda hakli bi gururla durabilmenin mutlulugunu hatirladim az once. bu, uzaktan bile olsa hayatta tanik olunacak guzel seylerden biri ama ben seyirci olmak, guzelliklere alkis tutmak filan istemiyorum artik.. sevdigim isi yapabilmeye, ise yaradigimi hissetmeye ihtiyacim var. onu yeniden hissedemezsem naparim bilmiyorum ve bu bana inanilmaz caresiz hissettiriyo. artik anlatmaya bile kalkisamadigim bu bosluk dolmuyo cunku.. baska turlu dolduramam gibi geliyo. ariyorum hep. aramaktan mi yoruluyorum bu kadar.

10 Şubat 2015 Salı

1 Şubat 2015 Pazar

cunki bazen cok sacmaliyorum.

kelimelerim eskisinden cok daha beceriksizler. en son ne zaman sahici bi cumle kurdum ya da hakkini verdim bir konusmanin? ve yazdigim her harf de benim gibi kararsiz. icimden gelmiyor.

simdi gidiyim, belki yine gelirim, belki gelemem, bilmiyorum.

21 Ocak 2015 Çarşamba

yine kurallar lazim
yine yalnizligi ogrenmem lazim
yine dusunmeyi durdurmam lazim
yine sessizlige kalbimi acmam
her sabah evden cikarken sikica kapatmam lazim
yine sakin sakin sakin olmam lazim

13 Ocak 2015 Salı


ne yapip edip ofkesine sahip cikmali insan. ofke gidince her sey hoop en basa donuyor.

fark ettim ki gozunuze sokmadikca yapilan hicbi seyin kiymeti yok. napalim ben susmayi tercih edecegim uzunca bi sure daha. eskiden butun bunlari ne kadar kolaylikla yapardim, tanrim. bir kez cikarinca kafani cemberin disina, bir daha hicbir sey eskisi gibi olmuyor. cekilen acilarin bile tadi ayni degil. bazen kendimi bulamiyor ve bu yeni insana ve onun zihnine alisamiyorum.

yine geri sayimlara basladim. bu iyi degil. "simdi" guzel bir zaman araligi mesela. bir seylere baslamak ve son vermek icin. gelecekle konusacak bi seyimiz yok ki su an. masaya sadece simdi'yle ikimiz oturalim.

mail kutumun derinliklerinde bir fotograf var ve o fotografi yine silemedim. gecen gun bir sey gordum internette: "with a little luck, you may never fall in love again." hafifce guldum ilk okudugumda sonra hakikaten dedim. ask kotu biri, ve her nedense o yokken her sey onunla ilgili.

11 Ocak 2015 Pazar

gozlerini kapadiginda
–ama cok yakindan–
kirpiklerinin nasil parladigini gorebilirdiniz
onu opuyor olsaydiniz belki siz de
gozlerinizle bir fotograf cekip saklardiniz

10 Ocak 2015 Cumartesi

bu sabah sia'nin elastic heart videosunu izledim, ve sanirim biraz sarsildim. ustune bir seyler yazmak istedim o an ama ders calismam lazimdi, vazgectim. insan gun icinde birsuru sey yapiyor ama o 'seylerin' bir seyler hissettirmesi pek nadir. kalbine dokunmasi ise genellikle imkansiza yakin. ama bu sabah izledigim sey kalbine dokunan cinstendi iste. shia'nin bakislari hala aklimda. en cok, kizin tekrar kafese girip shia'nin sirtina ciktigi ani sevdim sanirim. uzlasmak guzel sey.

icim daraliyor birkac gundur. birden, bir anda geliyor o sikinti, sonra napsam gecmiyor. kutuphanede gecen verimsiz saatlerden sonra kalktim eve geldim bugun de erkenden. son zamanlardaki tus buddy'im ibrayim'e gittigimi haber verirken biraz utandim ve "sorun sende diyil, bende." demek istedim.

keske bazi seyler boyle olmasaydi. cunku bence yazik. keske uzlasmanin bir yolu olsaydi. bazi cumleler sarf edilmemis olsaydi, uzlasirdik belki. hep bunu dusunuyorum.

bir sey hatirladim: aylar once ruhlarimizi buyuk, beyaz carsaflara benzetmistim, neden bilmiyorum. benimki kirli, delik desikti, ve tamiri uzun surecekti. –ruh carsafi. ahha. bak bunu su an yapamazdim.

3 Ocak 2015 Cumartesi

her seyi gosterin bakalim. kusarcasina, hic ara vermeden, her seyi gosterin.